Her annenin başlıca şiarı çocuğunun masumiyeti korumaktır bence. İsviçre'nin böyle bir fonksiyonu var sanki Kıta Avrupası için. Her konuda nötr olmaktan yana olan İsviçre'nin bir ordusu yok. BM'ye 2002'de, Schengen'e ise 2005'te dahil oldular. Yalnız Schengen'e dahil oldular diye sevinmeyin, bu ülkeye girmek için, lacivert pasaportlu bir Türk vatandaşı olarak hem Swiss hem Schengen vizesi temin etmekle bilfiiil mükellefsiniz 2005 itibariyle.
Masumiyete geri dönersek, banka hesapları, kasalar ve sonsuz gizlilik ilkelerine değinmek durumunda kalacağız. Kimsenin ucunu bucağını bilmediği her hesabın bir sahibi var. Ve etik, ve compliance, ve corporate governance gibi kurallar; burada pek işlemiyor. Gizlerimizi bir sandığa koyduk, adı İsviçre olsun; günahlarımız İsviçre'ye emanet, biz masumuz.
De ki tabu oynuyoruz; aşağıdaki kelimelere bakmadan İsviçre'yi anlatıyoruz:
Banka
Çikolata
Peynir
Çakı
Saat
ha bir de peynir. Biraz zorlanırız diyorum.
Almanca, Fransızca ve İtalyanca konuşulan bu topraklarda politik görüşsüzlük ve sinirime dokunan herşeye nötr olma hali, dil ve kültür çokluğunun organik bir sonucu olabilir; bilemiyorum, sosyolog değilim ne yazık ki.
İsviçre'yi Türkiye'de 4-2 yenip, bir de üstüne dayak attığımız geceden beri Türkler'le pek hoşlaşmıyorlar ne yazık ki. FIFA Genel Merkezi bile İsviçre'deyken nasıl olup da bu kadar pervasızız olabildik hala anlamıyorum.
Tabu listesine geri dönersek, İsviçre çikolata cenneti mi. Evet çikolata cenneti; lakin bu çikolataları (Nestle, Lindt, Toblerone vs.) dünyanın her yerinde az çok bulduğumuzdan olacak, çikolatacılara pek yüz vermiyoruz.
Ben en çok gölü sevdim bu şehirde. Hele kuşlar... Şehrin bütün miskinliği, huzur ve sessizliği kuşlara da bulaşmış sanki. Kuğular yüzüyor gölde, martılar kurşun askerler gibi dizilmişler korkuluklara ve bir leylek görüyoruz yüksek bir çatıda. Bize küçükken leylekler göçer demişlerdi kışın, bu göçmemiş. Yani fazla huzur kuşu da bozmuş anlayacağınız, tecahül-i arif yapıyorum idare edin.
Şimdi dönelim en başa, hani mimlemiştik ya. GDP'yi, banka hesaplarını, sosyal güvenliği,+ işaretli pasaportun tüm avantajlarını bir kenara koyalım. Vallahi keşmekeş-i İstanbul, yüzbin kere evladır, sadece huzurdan müteşekkil sessiz Zürich sokaklarına.
Ana caddesini yürüyorum Zürich'in boydan boya; Ermenegildo Zegna, Louis Vuitton, Hermes.. Sizi bilmem ama, benim canım sıkılıyor, arkamı dönüyorum, otele doğru adımlarımı sıklaştırıyorum.
Ps: Bakmayın bu kadar negatif konuştuğuma, güzel yer Zürich eninde sonunda; ve hatta mutluluğu kaosta değil de huzurda bulanlara, illaki görün derim. Ne demiş şair:
Benzetmek olmasın sana dünyada bir yeri;
Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri.
Resimler 1
Resimler 2
Ps: İsviçre'de yaşayan bir arkadaşımdan bir düzeltme geldi. İsviçre'nin ordusu var imiş. Ben sadece Vatikan'ı koruduklarını zannediyordum. Öyle değil imiş. Ve hatta herkese zorunlu imiş askerlik. Af buyurun, kusuruma bakmayın efendim. Teşekkürler OZ.