De"miş

Desem nafile, demesem gönlüm razı değil -Fuzuli

Thursday, December 27, 2007

Mozambik-Afrika'nın Vegas'ı















"Fakir ama gururlu", Türk filmi gibi Mozambik. Koloniler döneminde altın çağını yaşamış, iç savaş sonrası beyaz adamı vatanından kovmuş ve durmuş...

Durmuş derken, gerçekten durmuş. Portekizliler'in Mozambik'i terk ettiği gün ne varsa bugün bir toz perdesi altında, o zamanların deyişiyle Afrika'nın Vegas'ında.

Nerde bu Mozambik derseniz, hani Madagaskar diye bir ada var ya Afrika'nın sağ alt köşesinde; yer olarak az çok onun tam karşısına tekabül ediyor. Ufka uzun uzun baktım ama Madagaskar gözükmüyor.

Sıtma, en öldürücü hastalık; HIV virüsü taşıma oranı yüzde 40; ama insanlar neşeyle bira içip, mangalda balık yapıp sahilde dans ediyorlar (biraz bize mi benziyorlar nedir).

Portekiz pasaportu olup da Mozambik'i vatanı bellemiş enteresan bir komün var. Talihsiz bir "justification" hezeyanıyla heyecanlı heyecanlı ne kadar da güzel bir ülke olduklarını, nehirlerini, kumsallarını, tropik tatil merkezlerini anlatıp durdular bana. Yoktu aslında gerek, anladım ben, koklayınca belli oluyor neyin ne olduğu.. Ben mesela bıraktım artık İzmir'i, İstanbul'u turiste anlatmayı 3-5 maddede özet geçiyorum:
- Antik dünyanın 7 harikası var ya (Köln Katadreli, Burj Al Arab, Eiffel bunlardan biri değildir); hah onların biri İzmir'de, ötekisi de İzmir'e 3 saat mesafede.
- Benim annem senin geleneksel dediğin mutfağındaki yemek sayısının 2 katı kadar falan farklı ot biliyor, ayırdedebiliyor hatta pişiriyor.
- Dünyanın ilk kilisesi ve Hz. Meryem'in evi İzmir'dedir.
- İstanbul 2010 kültür başkentidir, 2 kıtaya oturmuştur, Ortadoksların Vatikan'ıdır, 2 nedenden dolayı metrosu yoktur; 1) finansman 2) kazma sürecinde bulunan antik eserlerin Kültür Bakanlığı'na dert olması.















Deniz ürünü, bira, mojito 3leminde yaşlanılası bir yer başkent Maputo. Bir de bavulum kaybolmasıydı.. Teşekkürler South African Airlines; sayenizde Dubai'den Mozambik'e gelip giyim alışverişi yapan ilk Türk olarak sanırım yakın tarihe geçmiş bulunuyorum.

Arkadan başkan gelirken arabaların kaldırımlara çıkarak yol vermesi, saygıdan değil g.t korkusundan diyelim. İç savaş zamanında yol vermeyeni kibarca vuruyorlarmış. Ambulans geçerken kimse kimse vurmadığından, benzer bir hareketlenmeye ne yazık ki şahit olmuyoruz. Life expectancy 40 olduğundan mütevelli, insanlar istatistiklere çok fazla müdahale etmek istemiyorlar herhalde diyorum ve sinek kovucuyla ayaklarımı bir kez daha güzelce ovuyorum.















2 yıl önce, şehre 10 km mesafeye yerleştirilmiş bir askeri depoyu soymak isteyen hırsızlar, yanlışlıkla bir bombanın patlamasına neden olmuşlar. Biraz daha açalım. İddia o ki, bombaların üzerindeki geri sayma mekanizmaları içerisinde civa maddesi kullanılıyormuş ve cin arkadaşlar civanın 1 okkasının kaç para olduğunu duydukları vakit niyeti bozmuşlar, ucunu bucağını kimsenin bilmediği, envanterinin en son Portekiz krallıkken yapıldığından emin olduğumuz bu alana işbu civayı çalmak için girmişler. İlk patlamayı takiben 24 saat boyunca, başkent Maputo'da tek bir sağlam cam (arabalarınki hariç), kalmamış. 10 km uçarak denize düşen şaramplen parçaları, elbette yalnız denize düşmemiş. Tam 24 saat, bombalar aralıksız tam 24 saat patlamış ve susmuş. life expectancy 40 demiştim değil mi? Binaaleyh, başkan televizyona çıkmış, hızlı tren faciası sonrası Sayın Ulaştırma Bakanımız'ın yaptığına benzer bir açıklama yapmış. Halk bir anda ferahlamış, kafası gözü şaramplenle yarılan ama hala elleri tutan herkes bir alkış tutmuş. Sahi siz hiç duydunuz mu Türkiye'de böyle birşey, ben duymadım da.. Zaten "Dramatic Deviation of Turkish and International Papers" diye bir makale yazmak istiyorum; lakin yok mudur bir Gazetecilik doktorası yapan gönüllü arkadaş, bizi biraz aydınlatsın.

İlk kez okyanusa bakıyorum. Hem de uzun uzun. Uzakta tropik bir fırtına kopuyor, şimşekler yeri göğü ve irili ufaklı adaları aydınlatıyor bir an. Sonra yerle göğün birleştiği çizgi ve etrafındakiler bir sonraki şimşek gecenin sessizliğini yırtana kadar karanlığa gömülüyorlar. Papaya yiyorum (dolapta yiyecek başka birşey olmadığından), bira içiyorum (nerede yapıldığını bilmesem de) ve ürperiyorum.















Anahtarımı en az 6 kere çevirdim. Evimin kapısı kale gibi. Sessiz, kapkara bir Afrikalı gelecek sabah. Kendince bir kahvaltı hazırlayacak. Sözlerle olmasa da anlaşacağız, ve teşekkür edeceğim.

Diğer resimler için tıklayın.

Posted by Picasa
 
Clicky Web Analytics