De"miş

Desem nafile, demesem gönlüm razı değil -Fuzuli

Tuesday, October 10, 2023

6 ŞARKILIK SONATA

Great Ocean Road

Nerede olduğunu hatırlamıyorum ama, bir yerlerde yol yapmanın insanın ruhunu iyileştirdiğini okumuştum. 

Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı sene yapımına başlanan Great Ocean Road, hiç bilmedikleri coğrafyalarda bir İngiliz ülküsü uğruna savaşan askerlerin, ANZAClar'ın anısına inşa edilen dünyanın en büyük savaş anıtı aslında. 

Sabahın ilk ışıklarında yola çıkıyorum. Nazım Türkçesi ile: "İşin en aşağılık tarafı şu ki yavrum, galiba yalnızlığa alışıyorum". Serin, yazdan kalma bir sonbahar sabahı, dünya sörf başkentlerinden Torquay'de bir yerlere park ediyorum. Rip Curl ve Quiksilver'in yaratıldığı şehir burası. Sert bir kahve, sörf müzesi ziyareti ve sonrası Bells Beach'e geliyorum. Yüzmeyin boğulursunuz yazıyor. Medeni insanlara teşekkür edip, denize doğru yürüyorum. Sanırım boyumun üç katı kadar bir dalga beni içine alıyor, nefesimi tutuyorum, yaşadıklarımı düşünüyorum, yaşmadıklarımı düşünüyorum, neden yüzmeyin dediklerini düşünüyorum. Sular çekilip, beni yassı bir taş gibi kıyıya attığında, hala nefes aldığım için aslında müteşekkir olduğumu farkediyorum. Kulağımda sabah yolda dinlediğim bir şarkı var: Swimmers.

Lorne'dan geçerken kumsalda ata binen birilerini görüyorum. Ne kadar güzel diye düşünüyorum aslında hayat, bir atın sırtında, okyanusun içinde, bir kadının göğsünde... Apollo Bay'de bir şeyler yemeğe karar veriyorum. Sanırım bir festival var. Yiyeceğimi paket yaptırıp, bir ailenin yanına geçiyorum. Tek başına arabayla gezen bir Türk olduğumu öğrendiklerinde soracak soru bulamayacak kadar şaşırıyorlar. Onlara bu toprakların asıl sahibi olan Gadubanud aborjinlerinden bahsettiğimde sessizleşiyorlar. Ahlaksızlıkların sessizlik ya da gürültü ile örtüldüğü modern dünyamızda konuyu değiştiriyoruz. Aileyi İzmir'e davet ediyorum. Gelibolu'ya geldikten sonra uğramaya söz veriyorlar. Ama sözlerini tutmayacaklar biliyorum. Olsun. Arabama biniyorum, radyoda Belle&Sebastian çalıyor. Sesi sonuna kadar açıyorum.

Yolda ağlayan bir koalaya, zaman zaman gruplar halinde zıplayan kangurulara rastlıyorum. Yolun en ünlü durağına geliyorum. 12 Apostles ya da 12 Havari olarak bilinen, okyanus ortasında zamana direnen bu kireçtaşı oluşumlar, büyük ihitimalle ben ölüp kireçtaşına dündükten sonra da varolmaya devam edecekler. Neden bilmiyorum ama çok güzeller.

Bir an dünyanın sonuna geldiğimi düşünüyorum. Zaman diyorum şimdi tam burada bu anda dursa, ve ben, ve sen, ve tüm sevdiklerimiz, bir ateş olsak, yansak ve kor olsak. Oysa varlığın sadece bir fikirdir diyor Rumi. Gerisi boştur, lafügüzaftır. Her gün bir yerden göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel. Airpodlarımda Madonna çalıyor yıllar sonra.


Yol boyunca sayısız deniz feneri görüyorum. Bu ulaşılmaz kıtayı keşfeden insanları, korsanları, askerleri ve kayalıklarda can veren onlarca talihsiz ruhu düşünüyorum. Birkaçı hariç çoğu hatırlanmıyor. Belki arkalarında büyük servetler bıraktılar, belki Asya'da bir yerlerde çocuklarının çocukları, şimdi büyük dedelerinin hatıralarından, mistik bir havayla, "..biliyor musun benim büyük büyük dedem.." diye başlayan cümlelerle bahsediyorlar. Benim bahsettiğim gibi.

Bir kumsala oturuyorum. Birşeyler okuyorum. Birşeyler içiyorum. Karşımda bir ada var, bildiğim adalara benzemiyor. Keşfeden kaptan karısının ismini vermiş: Lady Julia Percy Island. Bugün sadece deniz aslanlarına ve zaman zaman uğrayan Çinli turistlere ev sahipliği yapıyor. 


Kadife sesiyle Kings of Convenience bana aşktan, tutkudan ve teslimiyetten bahsediyor. Tekrar, tekrar, tekrar dinliyorum.

Akşam yemeğini Port Fairy'de yemeye karar veriyorum. Bir Türk restoranı buluyorum dünyanın sonunda. Bana Avustralyalı eşiyle nasıl tanıştığını, aslında memleketinde arıcılıkla uğraştığını, sonra burada da önce arıcılık yaptığını, ama arıcılıkta para olmadığından bu işe girdiğini anlatıyor. Tabağımı tekrar tekrar doldurmak istiyor. Rakı getiriyor. Menüyü ve formaliteyi bir kenara bırakıyoruz. Aslında evinden ve sevdiklerinden uzakta olma dışında hiçbir ortak özelliği olmayan iki adam şarkılar söylüyoruz bir süre sonra. Yıllar evvel, babamın pikabında ilk defa dinlediğim bir şarkı geliyor aklıma. Mırıldanarak arabama yürüyorum. Bu gece için farklı planlarım var.



Arabımı eğrelti otları ve okaliptüs ağaçlarının kapladığı Melba Gully'e sürüyorum. Ormanın derinliklerinde, sadece bu vadide yaşayan, ışık saçan solucanlar, geceyi bir kandil gibi aydınlatıyorlar. Arabamı park ediyorum. Sanırım mevsimden ötürü kimse yok. Orman giderek zifiri karanlığa bürünüyor. Her yer iyice karardıktan sonra el fenerimi alıp arabadan iniyorum. Sanırım biraz korkuyorum. Sonra kendi kendime neden korktuğumu soruyorum. Cevabını alamıyorum, sahi neden korkuyorum ki? Zifiri karanlıkta, yaklaşık bir kilometre kadar yürüyorum. Gözlerim yavaş yavaş hareket eden yapraklara, kulaklarımsa ormanın seslerine alışıyorlar. Dünyanın en güzel turkuaz parıltıları beni karşılıyor.



Geceyi arabamın arkasına attığım şişme yatakta geçiriyorum. Uykuya dalmadan önce sevdiğim şarkılar ormanı sarıyor, yalnızlığımı sarıyor, korkularımı kuşatıyor. Morrissey şarkıları gece kuşlarının seslerine eşlik ediyor. Yıldızlar o kadar çoklar, Samanyolu o kadar belirgin ki. En son ne zaman bu kadar yıldızı bir arada gördüğümü hatırlamaya çalışıyorum hatırlayamıyorum.

Great Ocean Road ("Büyük Okyanusya Yolu"), Avustralya'nın Victoria eyaletinde bulunan bir karayoludur. Yol, 26 Kasım 1932 tarihinde inşa edilmiş olup 240 km uzunluğundadır ve Torquay ve Allansford yerleşimlerini birbirine bağlamaktadır.

1919 ile 1932 yılları arasında I. Dünya Savaşı'ndan geri dönen askerler tarafından inşa edilen ve I. Dünya Savaşı sırasında ölen askerlere adanan yol, dünyanın en büyük savaş anıtıdır. Kıyı boyunca değişen arazilerde dolambaçlı ve On İki Havari kireçtaşı yığın oluşumları da dahil olmak üzere birçok önemli simge yapıya erişim sağlayan yol, bölgede önemli bir turistik cazibe merkezidir.

PS1: Yazıya konu tüm şarkılar için https://spotify.link/BnXhhZ8ZMDb

PS2: Uzun bir aradan sonra belki biri okur diye yine arada sırada yazmaya karar verdim. Sait Faik'in dediği gibi yazmasam deli olacaktım.


 
Clicky Web Analytics